Yine hüsran…

cry

Yine olmadı…

O 12 gün bu sefer gerçekten farklı geçti, kim bilir belki de ben öyle sandım.

Fakat gerek psikolojik gerekse fizyolojik olarak bu sefer daha hazır hissediyordum kendimi.

Neden olmadı ?

Sıcağı sıcağına öyle saçma düşünceler geliyor ki insanın aklına, sağlıklı düşünemiyor ve kendini korkunç bir çıkmaza sürükleyebiliyorsun.. Bundan sonra nasıl hareket etmeliyim, diğer adımı ne zaman atmalıyım bunu bile tam olarak bilemiyorum. Hala transfer edilmeyi bekleyen 2 adet embriyom varken, umutsuzluğa kapılmak ne kadar doğru ya da umut gerçekten işe yarıyor mu bunu bile bilmiyorum..

Aslında içimde bir yerlerde o resim hep var, bekliyor. Her istediğini elde etmiş fakat zamanını beklemiş bir insanım ben.. Ağzımdan çıkan kelimeler, hayaller genel itibariyle vücut buldu. Şimdi bunu bile bile düşmek bana yakışmıyor. Bu bir yenilgi değil, hala yaşıyor ve öğreniyorum. Demek ki hala öğrenemediğim belki de olsa kaldıramayacağım durumlar var, belki de Allah bunlardan koruyor, sakınıyor beni. Bunları kimisi avuntu olarak görebilir ama ben gönülden inanıyorum.

Belki, daha kolayını yaşamayı arzu ediyor olabilirim. Zaman zaman ”neden ben” handikabına kapılıyor ve bütün emeklerimi bir çırpıda silivericek kararlar almak istiyor olabilirim, ama bunların hepsi eli sıcaktan yanan bir insanın can havliyle çıkarttığı o ”ahh” sesinden farksız..

Bu süreçte kuşkusuz çok önemli destekçileri olmalı insanın, aksi taktirde işlerin daha da karmaşıklaşması kaçınılmaz..Kardeşim ve sevgilim.. Ne çok sildiniz gözyaşlarımı, ne çok su akıttınız içime.. Özellikle canım kardeşim sen.. Yumuşacık yüreğini, keskin zekanı ve tatlı dilini kullanarak sarıp sarmalıyorsun hem beni, hem abini.. Bu bile Allahımın yanımda olduğunun bir kanıtı aslında.. Bu süreçte senin olmamanı düşünemiyorum bile.. İyiki varsın göz bebeğim..

Ciddi bir karşılaşma devam ediyor şu anda.. Rakibim kim bilmiyorum ama 2-0 yenik durumdayım..

Ama bildiğim bir şey var,

” maç devam ediyor.”

Umutla,sağlıcakla..

Reklam

Işığa uçan pervaneler

9e7021a13be4bc0679624bb383b48b68

Hepimiz aslında ışığa uçan pervaneler gibi değil miyiz?

Belki de tabiri caizse yanacağımızı bile bile o yolda uçmuyor muyuz?

Peki bu pervane bu yola nasıl girdi, biraz bahsetmek istiyorum..

Canım sevgilimle birbirimizi tanıyıp kalplerimize, birbirimizin ruhuna girdikten bu yana önceliğimiz her zaman birbirimiz olmuştur. Yani onun için ben, benim içinse o.. Bu durum çok şükür ki, hala geçerli ve bu can bu bedende oldukça da bu böyle olacak..

Evet,bizim hikayemiz ”erkek infertilitesi”..

Eşim teşhisi konmuş bir azospermi hastası. Fakat tabi bu teşhis konana kadar yaşananlar, belki de bu hikayenin en trajik belki de trajikomik yanını oluşturuyor.Amacım kimseyi yermek değil, saygısız bir tutumla, tıp bilimine yıllarını vermiş hocaları suçlamak hele hiç değil. Ama… Tam 5 yıl, aslına baktığınızda basit olan bir vakayı her hocanın kendine göre yorumlaması ve 2 farklı ameliyat geçirmemiz, ama arkasından gencecik bir bilim insanının buna son noktayı koyması hem sevindirici, hem düşündürücü..

2009 yılında bir prostatik utrikul kisti ameliyatı, ardından konan varikosel teşhisi ve 2014 yılında çift taraflı varikosel ameliyatı.. Bunların hepsi bizi normal yollarla anne baba yapmaya çalışan saygıdeğer hocalarımızın denediği yollar. Ameliyattan 2 ay önce ve 6 ay sonrasını çıkarsak, iki ameliyat için harcanmış 16 ay.. Daha sonra her ay, acaba bu sefer oldu mu heyecanları… En sonunda yolumuzun, kendi aldığımız kararla tüp bebekle kesişmesi ve o bahsettiğim gencecik üroloji hekimin tespitiyle tese operasyonuna bile gerek kalmadan aspirasyon dedikleri bir yöntemle ,incecik bir iğne benzeri aparatla spermlerin kaynaktan çekilmesi yoluyla sağlıklı spermlere ulaşmamız..

Bu aşamalara canımdan öte sevgilimin maruz kalması beni ziyadesiyle zaten üzüyorken, bir hekimin mutlaka tüp bebek deyip, diğer hekimin normal yolu deneyin demesi, gittiğimiz her hekimin aslında çok pozitif bir bulguyu farklı yorumlaması, ” bu süreç çok zordur çocuklar, ben çok boşanan çift gördüm, mutlaka psikolojik destek alın” diyebilen, konuyu bu kadar duygusuzlaştırabilen hekimlere rastlamamız, sanırım bizim şanssızlığımız ya da şansımız.. Neyse..

Aspirasyon işlemi olduğu gün ( bu arada narkoz ile yapılan yarı bir operasyon ) benim de yumurtalarım toplandı. Ameliyattan önce çok belirsiz bir durum vardı. Hekimimizin tahmini kaynakta sperm olduğu ve farklı sebeplerle tıkanan yollardan çıkışa ulaşamadığı şeklindeydi. Bu sonucu duymadan, yani canlı ve olgun sperme ulaşıp ulaşamadığımız bilgisini almadan yumurta toplama işlemine girmek istemediğim için, bekledim. Hekimimizi kapıda gülen gözleriyle gördüğüm anı, ömrümün sonuna kadar sanırım unutamayacağım. O esnada günlerdir yumurtalarım için kendime yaptığım iğnelerin verdiği acıyı,stresi, her şeyi ama her şeyi unuttum ve umutlu bir şekilde yumurta toplama operasyonuna girdim.Tam 9 sağlıklı yumurta toplandı ve 8 tane embriyomuz oldu.4 tanesi bloke oldu ve sağlıklı 4 embriyomuz kaldı. Bunlardan ilki 2 Şubat’ta transfer edildi, kalan 3 tane bebiş de donduruldu. Ama şimdi geriye dönüp düşündüğümde , ben o transfere ne zihnen ne de bedenen hazırdım. Stresli bir ilaç döneminden çıkmış bir vücut, tanısal histereskopi ve yumurta toplama işlemlerinden çıkmış bir rahim, ve sağlıklı spermlere sahip olabilecek miyiz stresinin ardından, çok yoğun bir şekilde duygusallaşmış bir zihin. Hiç unutmuyorum ve unutmayacağım, yumurtalarım toplandıktan sonra embriyologum geldi ve işlemle ilgili genel bir bilgi verdi. Ardından odada tek kaldım ve televizyonda bir ”Sütaş Büyümix” reklamında haykırarak ağladım. Sebebi de reklama giriş müziğinde ” herkesin yavrusu göz bebeğidir, sevginin özüyle beslenmelidir” şeklinde, şimdi düşündüğümde oldukça sevimli o zaman bana aşırı duygusal gelen sözlerin olması 🙂 Gerçekten çok farklı bir kafa bu, gerçekten ama gerçekten yaşamayan bilemez..

İlk transferimizin sonucunu biz 14 Şubat’ta aldık. 2 Şubat’ta transferden sonra, hemşiremizin ”üzerine 12 gün sayın ve o gün kanda gebelik testi için tekrar hastanemize gelin” dediğinde sevgilimle 14 Şubat deyişimizi de hiç unutmayacağım. Her şeye, ama her şeye pozitif anlamlar yüklemek bu sürecin kaçınılmaz gerçeği sanırım.. Biraz da duyduklarımız bizi buna itmiş olabilir. ”Her şey çok yolunda”, ”muhteşem bir rahim”, ”muhteşem embriyolar”,” çok hazırız”, ”harika bir transfer”.. Ama sonuç negatif 🙂 Sebep yok, yani benim yukarıdaki tespitlerimin dışında… Şimdi düşünüyorum da, şu anda bu duyguda olabilmem, düşüncelerimi,yaşadıklarımızı yazıya dökebilmem bile ciddi bir gelişme.. Rahatım ve hazırım.. Belki bu seferde olumsuzu yaşayacağız ama her şeyin doğru bir zamanı olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Dişine köprü ya da kanal tedavisi yaptıran bir hastadan daha az stresli , daha az heyecanlıyım bu sefer.. Rutinimi güzelce yaşayabiliyorum.. Herşey şu aşamada Yaradan’a bağlı… Çünkü biliyorum O ol derse,olur…

Allah’ım ben duamı sana emanet ettim.Emanetim sendedir.Senin takdirin her ne ise bilirim ki o senin ”Ol” emrindendir.

Sağlıcakla..

 

 

Umutlu ol, sabret, bekle…

Merhaba;

Ben,ilk denemesinde olumsuz bir sonuçla karşı karşıya kalmış, 28 yaşında, 4 yıllık evli, 2 yıldır anne olmaya çalışan ve tam 7 gün önce ikinci embriyonu rahmine yerleştirilen, bir tüp bebek annesi adayıyım.

Neden buradayım derseniz, hastanede sıra beklerken bile benimle gerçekten aynı pencereden bakabilen birileriyle konuşma ihtiyacı duyuyorum. Ama herkes haliyle o kadar gergin ve endişeli oluyor ki nasıl bir cevap ya da tutumla karşılaşacağımı bilemediğim için sessiz kalmayı tercih ediyorum. İşte belki burada bu yoldan yürümüş, yürüyen ya da yürüyecek olan anne adaylarıyla konuşabilir, deneyimlerimizi, bize iyi gelen ya da gelmeyen şeyleri paylaşır ve o pencereden bakmayı başarabiliriz

Tam 1 haftadır evde malum durumdan dolayı kimine göre dinlenme kimine göreyse hastalık dönemi geçiriyorum.

Bu süre zarfında bir önceki deneyimimden kendime verdiğim sözlerin neredeyse tamamını tuttum 🙂 O malum moral bozucu, stres ve kaygı yüklü forum sitelerine girmedim, kendime hasta gibi davranmadım,bir önceki sefere göre rapor süremi daha az tuttum, evde olmamın sebebini karnımda olması muhtemel o miniğe bağlamadım, sanki yıllık iznimin bir kısmını almışım da evde tatil yapıyormuşum havasında tuttum hep kendimi. Bu tarzda yaklaşmam gerektiğini aslında ilk transferimde de biliyordum ama çok güzel bir söz var ” Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.” Fakat gel gör ki, o ilk transfere gelene kadar yaşanan ilaç süreçleri, birbiri ardına yaşanan tetkikler, daha önce böyle bir stresi yaşamamış bir beden işin içinde olunca belki de o olumsuz sonuç kaçınılmazdı.Ama bir anne adayı ya da anne nihayetinde kadın, olumluyu görmeli ve hayatındakilere de olumluyu aktarmalı mantığından yola çıkarak burada bu günlüğü tutmaya karar verdim. Belki de bu blog bir yerde yolumuzun kesişeceğine inandıklarımla  tüm sahip olduklarımızdan, statülerimizden arınarak dertleşebileceğimiz bir alan olur ve yolumuzu aydınlatmayı başarabiliriz. Olmazsa da sağlık olsun, ben tarihe notumu düşmüş olurum..

Sağlıcakla..